0 850 840 87 87

Sevdiğini Tanımak mı Tanıdığını Sevmek mi?

Konya Aile Danışmanı - Evlilik Danışmanı - Cinsel Danışman

İnsan düşünen varlıktır. Düşünen, sorgulayan, merak eden, araştıran, keşfeden… Bu durum insan ilişkilerine de yansır; ilişkisini partnerini de düşünür merak eder ve sonucunda onun hakkında bilgiler edinir, merak duygusunu giderir ve uyum yakalamaya çalışır. Çiftler arasındaki uyum çiftlerin birbirleri hakkında ne kadar çok şey bildikleriyle ilişkilidir. Sevdiğini Tanımak mı Tanıdığını Sevmek mi?

Birbirlerinin kişilik özellikleri mizaçları, hedefleri, umutları, hayalleri, yapmak istedikleri, aileleri, dünya görüşleri, siyasi fikirleri, dini düşünceleri, beklentileri, sosyal çevreleri gibi örnekleri çoğaltabileceğimiz daha bir çok şey hakkında derinlemesine bilgiye sahiptirler. Bu bilgi ilişkiyi sürdürürken karşılaşılan yaşam değişiklikleriyle mücadeleyi kolaylaştırır ve çiftlere öngörülebilirlik sağlar. Bilgi karşı taraftan anlaşılmayı kolaylaştırır, empati yeteneğini artırır. Bilgi güçtür. Tanındığını ve anlaşıldığını hissetmek bir eş için çok değerli bir olgudur.

 

‘Evlenince Sen Çok Değiştin’

Evliliğin ya da ilişkinin başında partneri hakkında detaylı bilgi edinmek ilişkiyi sürdürebilmek için yeterli değildir. Çünkü Gestalt psikolojisine göre yaşam değişir çevre değişir ve insan da değişen çevreye uyum sağlayabilmek için  sürekli bir değişim içindedir. İşte bireyde sürekli var olan bu değişim bireyi devamlı olarak partneri hakkında bilgi edinmeye zorlar. Konya Aile Danışmanı alanında psikolojik danışmanlık ve psikolojik destek arayışında olan birçok çiftin aslında birbirlerini tanıma konusundaki eksiklerinin ilişkilerine yansımalarını fark etmektedirler. 

Çiftler bu konuda büyük yanılgıya düşerler ve hatta kimi zaman dehşete kapılırlar çünkü eşleri değişmiştir. Değişim olgusunu kabullenen ve uyum sağlayan bireyler değişime karşı daha olumlu olurlar değişim sonucunda daha az zorlanırlar. Değişim demek yenilik demek olduğu için bireylerin bu yeni şeyleri öğrenmesi gerekir. Değişen eşleri olduğunda da bu durum geçerlidir. İşte bu sebeplerle çiftler eşleri hakkında sürekli bilgi edinmek için çaba sarf etmeliler ki mutlulukları daim olsun. Yapılan araştırmalar bu durumu desteklemektedir. Araştırmalar uzun yıllar mutlu devam eden birlikteliklerde çiftlerin birbiri hakkında derinlemesine bir bilgiye sahip oldukları olgusuna kanıtlar sunmaktadır.

 

‘Tanıdıkça Aşık Oldum’

Eşi hakkında detaylı bilgiye sahip kişilerin eşlerine olan hayranlığı ve sevgisi de haylice fazladır. İşte bu sebeple psikologlara  başvuran çiftlerin  ‘Tanıdıkça aşık oldum’ söylemlerine şaşırmamak gerekir. Eşe duyulan sevgi ve hayranlık evliliğin temelini oluşturur. Bazı sebepler bu duygular yokmuş ya da azalmış gibi algılanmaya sebep olabilir. Bu durumda çiftler anlaşmazlık yaşar ve çözülemez hale geldiğinde bu durum boşanmayla sonuçlanır. Boşanma aşamasına gelmiş çiftler birbirleri ve ilişkileri hakkında sürekli olumsuz düşünme, algılama eğilimindedirler.

Bu aşamada çiftlere zor da olsa evliliklerinin ilk zamanları, neden birbirlerini tercih ettikleri, nasıl bir düğün yaptıkları hatırlatılmaya çalışılır. Yani çiftler geçmişteki olumlu duyguları hatırlatılmaya yönlendirilir. Böylelikle çoktan bitmiş sanılan sevgi ortaya çıkarılabilir ve evliliğin bitmesi engellenebilir. Bu şekilde yapılan genel bir hatırlatma sonrasında birey partneri hakkında daha olumlu olmaya başlar sonrasında da  bireye partnerinde sevdiği, hoşlandığı, takdir ettiği zeka, güzellik, beceri, güç, güven verme gibi kişisel özellikler hatırlatılır. Bunları düşünen birey eşini gözünde yeniden olumlu hale getirir. Derinlere inmiş köreltilmiş hoşlanma ve sevgi duyguları bu şekilde ortaya çıkartılabilir.

 

Hoşlanma Nedir, Aşk Nedir, Tanımlıyoruz?

Hoşlanma duygusu bireyin karşı tarafta algıladığı kendisiyle olan benzerlikler bütünüdür. Bu benzerlikler güven duygusunu ortaya çıkarır ve çiftlerin birbirlerine bağlanmasını sağlar. Bağlılık sevginin temelinde yatan etmendir. Yeni doğanın annesine olan bağlılığı ve annenin bebeğe güven vermesi ikili arasındaki sevgiyi oluşturur. Bu ilişki romantik bağlama da taşınır ve ‘aşk’ adını alır. Aşk sevginin cinselliği de içeren tutkulu ve derin halidir. Şefkati, fedakarlığı, özveriyi, saygıyı, arzulamayı, birlikteliği, barındırır. Aşk ateşi sanılanın aksine organize edilmiş büyük doğum günü partileriyle, pahalı armağanlarla değil bu değer yargılarıyla,  eşine değer verdiğini hissettirmeyle körüklenir ve evlilik de aşkla süreklilik sağlar.

           

Eşime Ne Kadar Yakınım?

Derin duygular çiftleri birbirlerine yaklaştırırken bu duygulardan yoksun olan çiftler birbirlerinden sürekli uzaklaşır ve sonunda tamamen koparlar. Yakınlaşma duygusal bağlılığı artırır ve sevgi de buna bağlı olarak artar. Yakınlık ve sevgi birbirini karşılıklı olarak pozitif yönde yordar. Kısır bir döngü halinde evliliğin mutlu bir şekilde devamını sağlar. Duygusal açıdan birbirine yakın olan çiftler stresli çatışma durumlarını daha az  zararla atlatırlar bu durumlardan daha az etkilenirler. Bağları kuvvetli olduğu için kopma ihtimali daha düşüktür. Zor dönemlerde birbirini destekçisi olan çiftlerde bu bağlar haylice kuvvetlenmiştir. Eşler bağları kuvvetlendirmek adına birbirlerine imkanlar sunar partnerinin olumlu duygularını açığa çıkarabilmek için teşviklerde bulunur. Birey  bu teşvikleri fırsata çevirerek eşinde olumlu duygular oluşmasını sağlar kendine hayran bıraktırır.  Böylelikle bir takım duygusal ihtiyaçlar karşılanmış olur. Duygusal ihtiyaçların karşılanması evliliğin olmazsa olmazlarındadır. Birbirini seven çiftler arasında yeterli düzeyde duygusal bağlılık vardır ancak eşlerin düşüncesizlik sonucu göz ardı ettikleri bir takım durumlar bu bağlılığın zayıflamış gibi algılanmasına sebebiyet verir. Çatışma zamanlarında da çiftleri birbirinden uzaklaştırır. Ancak çatışmanın çözülebilmesi için çiftlerin birbirlerinde uzaklaşmaya değil yakınlaşmaya iletişime geçmeye ihtiyaçları vardır.        

           

Birlikte Karar Alıyoruz!

Çatışma çözümü için çiftler iletişim kurmaya çalışır adımlar atarlar. Birbirlerini etkilemek için çeşitli girişimlerde bulunur birbirlerini yumuşatmaya çalışırlar ki çözüme ulaşılsın. Bu girişimlerde cinsiyet farklılıklarına rastlanmıştır. Dengesiz olan evliliklerde bile daha çok kadınlar adım atmaktadır. Ancak en uzun vadeli ve en mutlu evliliklerde bu durum böyle değildir. Çiftler karar alma yetkisini, gücü, ilişkideki problemleri birlikte üstlenmiştir. Karar alma yetkisinin daha çok erkekte olduğu ataerkil toplumlarda erkekler erke (güç) paylaşımında güçlük çekmektedir. Kadının etkisini kabul etmek zayıflık olarak algılanmaktadır. Bu görüşte olan erkeklerin unuttukları bir şey vardır: ilişki çift kişiliktir. Karşı tarafla birlikte yürütülür. Erkeğin kadının etkisini kabullenmesi erke  paylaşımına kadını dahil etmesi gerekir. Kadının var olan konumunu durumunu kabul etmeyi öğrenmesi gerekir. Ancak bu şekilde mutlu ve uzun vadeli bir evlilik yaşanır. Durumu kabullenemeyen erkekler sürekli çatışma yaşar ve bu durum kişiyi mutsuz eder, ilişkiyi yıpratır.

           

Ataerkillik Yıkılıyor Mu?

 Var olduklarını hisseden değerli olduğunun farkında olan eşleri tarafından kabul edildiğini gören kadınların eşlerine ve evliliklerinde meydana gelen olumsuzluklara karşı daha ılımlı yaklaştıkları görülmüştür. Ilımlı yaklaşım sorunların çözümünü kolaylaştırır ve hatta daha az problemle karşılaşılmayı sağlar. Bu durum evliliğin daha huzurlu erkeğin daha mutlu olmasını sağlar. Eşine karşı saygılı yaklaşan ve onun duygularını anlamaya çalışan bunlara önem veren bir erkek çocuklarına karşı da böyle olur. Onları anlamaya hislerine değer vermeye çalışır. Kendisine değer verildiğini hissederek büyüyen bir çocuğun özgüveni yerinde olur ve öğrendiklerini gelecek kuşaklara aktarır. Böylelikle  yıllardır süregelen ataerkil yapı yıkılmaya mahkum kalır.